Profesyonelin sunum becerileri, öğrenme çabası ve etkin liderlikle birleşirse anlam kazanıyor.

Yıllar önce kariyerimin ilk 6. veya 7. Yılı diye anımsıyorum, bir üniversiteden ders verme teklifi almıştım. 1. Dönem mikro, ikinci dönem makro ekonomi derslerini benimle yürütmek istemişlerdi. Gurur verici bir durum ve içimdeki öğretmenin ortaya çıkacak olması açısından benim için bir fırsattı. Okulda öğrendiklerim, pratiklerim, hocalarımın olay bazlı sınavları bende yeterince bir özgüven yaratmış olmalı ki, tereddütsüz kabul ettim. Kendisini burada saygıyla anmak istediğim Prof. Bilsay Kuruç’dan nasıl olsa görmüştüm ve öğrenmiştim. Tahtada elinde tebeşir, bir sağa bir sola kendinden emin adımlarla ilerler, göz göze temas kurmayarak dersini verir ve amfiden ayrılırdı. Prof. Mümtaz Soysal’ın masada oturarak tıklım tıklım dolu tüm amfiye etkileyici, sarsıcı ve öğretici dersinin bendeki etkilerini ve öğretilerini uygulayabilirdim.

Bu acemi özgüvenimle derslere başladım ve bir kaynak kitap izlemeden bildiklerimi anlatmaya ve hatta öğrencilerimin yetişemediği yerde not aldırmaya.

Öğrendiğim gibi, sınıfta etkili olmak, konuyu bilmek (-biliyor gibi görünmek), kürsüde ve sıra aralarında bir aşağı bir yukarı gezmek, biraz da ciddiyet yeterliydi ve tıpkı da böyle yaptım. Bence doğrusu da buydu zaten.

Sonra… bir gün Sabancı Topluluğunda yetenek gruplarından birinde “Etkili Sunum Teknikleri” eğitimi alma zamanım gelmişti. Ben zaten deneyimli bir profesyonel olarak “sınavda çalışmadan geçilecek dersler” kategorisinde bu eğitime gittim. Bana hazır bir sunum konusu verildi, olanca özgüvenimle ve bildiğim davranış kalıplarım, tutum ve hareketlerimle (!) sunumu sınıftaki altı kişiye yaptım. Bir farkla… kameraya alındım. (bu kayıt hala özenle kişisel belgelerim arasında saklanıyor ve bir daha izleme cesaretimi bekliyor  )

Yerime otururken ilk izlenimim hocalarım hata yapmadıkları için ben de hata yapmamıştım. Hemen akabinde sınıf beni değerlendirdi, olumlu ve olumsuz tüm yönlerimle… Nitekim ilk şok… sonrasında kamera görüntülerimi izledik birlikte… Hissiyatımı anlatmak için “ikinci şok” duygusu az gelir bu anı anlatmama.

Tüm kariyerimin en unutulmaz öğrenme deneyimiydi. Yedi başlıkta temel öğrenmelerimi sizlere sıralıyorum ki hocanın hikayesinde olduğu çatıdan düşenin tedavisi doğru yapılsın.

1.    Çok iyi kurgulanmış bir sunum içeriği hazırlayın,

2.    Kendinizi ayna da test edin, defalarca,

3.    Ana temaya odaklanın, gereksiz detaylarda boğulmayın,

4.    Sade ve anlaşılır görseller, başlıklar, yazılar kullanın,

5.    Yazı, renk, karakter konularında olağanüstü (!) bir hassasiyet gösterin,

6.    Göz, el, kol ve ayak hareketlerini doğru yerde iyi kullanın,

7.    Sesinizi ayarlayın ve özel vurgularla dinleyici dikkatini toplayın.

Bir başka deneyimim de tepe yönetime yapılan sunumlara ait. Sabancı Topluluğunda bütçe sürecine özel önem verilir ve hiyerarşik bir takvimde Holding Yönetim Kuruluna sunum yapılır, şirket performansı hakkında. Bu toplantılarda sunum yapan Genel Müdürlerin ve Güler Sabancı’nın tutumları da aynı düzeyde değerlidir ve gözlem yeteneğinizle birleşirse satın alınamayacak düzeyde eğitici ve öğreticidir.

Güler Hanım ve profesyonel ekip sunum yapan kişiyi motive etmek için adeta o toplantıda yer almaktadırlar, işleri güçleri budur zaten. 28. Kata gelene kadar olgun bir süreçten geçmiştir bütçe. Ancak ciddiyet hiç bozulmaz, sanki yılların bir geleneği gibi çok kaliteli bir içerikten sunum yapılır, varsa ilave yorum ve değerlendirmeler alınır ve Güler Hanım birkaç vurgusu ile sunumu yapanı kutlar ve yüksek motivasyonla başarılar diler.

Çok değerli, çok öğretici… Bazı ürünlerin üzerinde yazar ya ; “parayla satılamaz”

Son olarak yine Sabancı Grubunda Grup Başkanı ve aynı zamanda şirket yönetim kurulu başkanına “Organizasyon Başarı Planı” olarak adlandırdığımız yıllık bir İK gözden geçirme, hedefler ve planlamalar toplantısına hazırlandım. 3 aylık bir hazırlıktan sonra saat 13.00’de gerçekleşecek olan toplantı, tüm sunum gereklilikleri ve katılımcılar hazırken bir telefonla iptal edildi, ismini burada anmak istemediğim grup başkanının mazeretinden dolayı. Sanıyorum günler öncesinden set edilmiş bir toplantıdan daha değerli bir işi vardı. Bende hem üzgün hem de moralsiz, hayal kırıklığı içinde şekilde fabrikaya geri dönmeye karar verdim. Ama o da ne? Saat 15.00’de otoyolda araç kullanırken telefonum çaldı ve saat 16.00’da toplantının olacağı bildiriliyordu. 1 saatim var ve yaklaşık 90 km uzaktayım, şehir içinde trafiği hesaba katmıyorum bile…

Geri döndüm ve hız sınırlarını zorlayarak toplantıya 15 dakika gecikme ile katıldım. Yolda kim bilir 4-5 kez “nerede olduğum” yönünde uyarılara yanıt yetiştirerek. Kan, ter içinde toplantı odasına girmeden önce üstümü başımı topladım, kravatımı düzelttim ve içeriye girdim. Grup Başkanı ve ekibi, İK başkanı ve ekibi, Genel Müdürüm ve birkaç kişi daha beni bekliyorlardı toplantının başlaması için.

Bilgisayarımı hızlıca açtım, projeksiyon makinesine bağladım olanca hızımla, yaklaşık 60-70 slaytlık sunumuma hazırım artık. İlk soru can alıcı yerden geldi… Grup başkanı ne kadar sürecek dedi, sunumun yaklaşık 1 saat süreceğini belirttim (orijinal toplantının 2 saat set edildiği düşünülürse). ‘’15 dakikada toparlar mısın?’’ dedi. Ne yapmam gerektiğini bugün dahi bilmiyorum. Biri bana fısıldasa…

5. slayta geldim, önümde daha 60 slayt var, ayaktayım, grup başkanı dayanamadı elbette, müdahale etti artık, bunu geçelim…, bunu da geçelim…, bunu da…, bu nedir? ha geçelim….

Sunum 15-20 dakikada bitti… işimizin başına döndük. Olağan işlerimize…

Olağandışı işler yapmamak lazım belki de…

Aynı grupta bir başka Grup Başkanı ile de çalıştım. Mehmet PEKARUN. Konuyu özenle seçmesi, zaman takvimini iyi belirlemesi ve sadık kalması, seni yetkilendirmesi, ara ara süreci sorması, sunum performansını üst düzeye çıkarmak ve sahnede etkili görünmen için olağanüstü bir desteği, unutulmaz teşekkür konuşmaları, kişisel ve nezaket dolu mektupları ve ödülleri ile öğreticiliğin ve liderliğin üst düzeyidir. Rol modeldir.

Olağan işler de iyi liderlerle yapılıyor…

Bu yazımın “ana fikri” profesyonel yaşamda sunum tekniklerine özel önem gösterin. Özgüveni besler, yönetim kaslarınızı güçlendirir, duygularınızı daha iyi yönetmenizi sağlar, kalbe iyi gelir…

“Baba fikri” mi? bir konuyu çok iyi bilmek, onu başkalarına iyi anlatacağınız anlamına gelmez. Ayna hep elimizde olmalı…

İyi liderlerle çalışırsanız o iklimde yeşermemeniz imkansız…

Herkese kucak dolusu sevgiler…